Popüler Yayınlar
-
Öğrenilen dilin konuşulduğu ülkede bulunun. Bir dili öğrenirken o dilin konuşulduğu ortamda olmak çok önemli. Öncelikle anadilimizi nasıl ö...
-
Öğreneceğin dilin bütün kelimelerini kısa sürede tabii ki ezberleyemezsin. Ama kelime hazineni geliştirmek için de elinden geleni yapmalısın...
-
NASIL SU GİBİ İNGİLİZCE KONUŞULUR? Amsterdam'dan bir arkadaşa ’'Nasıl oluyor da tüm Hollandalılar su gibi İngilizce konuşuyor?...
-
Her geçen gün yeni bir öğrenme sistemi de ortaya çıkıyor. Alışılagelmiş klasik sistemlerin yanı sıra, "Callan Method" veya "N...
-
Genel anlamda bir dilde yapılabileceğiniz dört aktivite vardır: Okumak, yazmak, dinlemek ve konuşmak. Bu aktivitelerin tamamını gerçekleştir...
-
Niye İngilizce düşünmeli? Çünkü, düşünme ve konuşma aynı sistemin parçalandır. Bir bütünün parçaları arasında uyum olmazsa, sistemde prob...
-
Neden İngilizce konuşurken zorlanıyorum? Sıkılıyorum? İçerde neler oluyor? Yıllarca İngilizce dersleri, kurslar, özel öğretmenlerden sonra...
-
Yabancı dil öğrenirken, birçok dikenli yoldan geçeceksin... Bunların ilki; işi başaramayanların olumsuz yorumları... İlk yapacağın iş, olu...
-
"Bir yerde İngilizce biliyor olduğu varsayılarak işe alınan insanları test ettiğimizde, yüzde 90'ının bilgi düzeylerinin orta seviy...
-
2011 KPDS İlkbahar Dönemi Sınav Soruları ve Cevapları sınavdan sonra ÖSYM tarafından verilir verilmez , bu başlık altında yayınlacaktır.İ...
22 Mayıs 2011 Pazar
NİYE İNGİLİZCE DÜŞÜNMELİ?
Niye İngilizce düşünmeli?
Çünkü, düşünme ve konuşma aynı sistemin parçalandır. Bir bütünün parçaları arasında uyum olmazsa, sistemde problem yaşanır. Yani düşünme dili ile konuşma dili aynı olmalıdır. Böylece konuşma hızlanacak ve anlam bütünlüğünü bozacak hatalar yapılmayacaktır.
Farkında Olmadan Öğrenme [unconscious learning]
Yapılan bir araştırmaya göre; "Öğrenmenin yüzde 20''si bilinçli bir şekilde okul, kitap, öğretmen yoluyla gerçekleşirken, yüzde 80''i farkında olmadan yapılan bilinçdışı kayıtlar ile gerçekleşir." Ana dilimizi de bu şekilde öğreniriz. Beynimiz, biz farkında olmadan ana dilimizi, konuştuğumuz ortamda milyonlarca işitsel ve görsel veriyi kaydeder. İnsan sesleri ve onlar ile ilintili renk, koku, duyguların hepsi birlikte biz farkında olmadan kaydedilmektedir. Beyin bu veriler üzerinde "aynı"," farklı", "...öyleyse...' mantığını kullanarak duyduğu seslerden oluşan sistemi, yani dilin şifresini çözer. Bir süre sonra öncelikle bize söylenenleri anlamaya, sonra da konuşmaya başlarız.
Yeni bir dil öğrenmeye başladığımızda belleğimizde bu dil ile ilgili yeni bir klasör açılır. Bunu bir bölgede yer kaplayan alana benzetelim. Bölge belleğimiz olsun. Bu bölgede elbette ki anadil alanımız daha büyük yer kaplamaktadır. Sonradan öğrendiğimiz dilin kapladığı alan daha küçüktür. Düşünmek için düğmeye bastığımızı varsayarsak daha büyük olan alan daha baskın olur. Böylece düşünme anadilde gerçekleşir. Bir iletişim ortamında bize İngilizce olarak söyleneni anlarız. Ona cevap vermek için, zihnimizde anadilde düşünürüz. Sonra bu düşündüğümüzü tekrar İngilizce'ye çevirmeye kalkarız.
NELER YAPILABİLİR?
Ana dilini konuşan insanlar ile sonradan öğrenilen dili konuşanlar arasındaki en önemli farklardan birisi şudur: Ana dilini konuşan insanın kendisini ifade edebilmek,için çok seçeneği vardır. Yüzlerce farklı biçimde kalıp kullanabilir. Seçenek zenginliğine sahiptir. Sonradan öğrenilen dil kullanılırken ise öğrenilmiş kalıpların dışına çıkılamaz. Dolayısıyla seçenekler, zengin değildir. Bu nedenle gerek sözel, gerekse yazılı ifade becerisinde kişi sınırlı düzeyde kalır.
Tekrar "alan" metaforuna dönersek, öğrenilmiş dilin bellekte kapladığı alanın sınırlarını ne kadar genişletirsek, o dilde düşünmek o kadar mümkün olur.
Yani "farkında olmadan öğrenme" süreci zenginleştirilmelidir.
Yazan : Belgin Öğrek
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder